Pages

Ads 468x60px

Gırtlak Kanserine Yol Açan Davranış

Uzmanlara göre aşırı derecede sıcak içecekleri içmek gırtlak kanserine davetiye çıkarıyor.

İstanbul Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Klinik Şefi Opr. Dr. Mehmet Emin Güneş, gırtlak kanserinin son yıllarda arttığını belirterek “Erzurum, Van, Kars ve Ağrı’da yemek borusu kanserine çok rastlanıyor. Nedeni ise çok fazla tüketilen sıcak çay” dedi.

Dr.Güneş sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle Erzurumlular ‘kıtlama’ denilen yöntemle ağızda şekeri tutarak çayı aşırı sıcak tüketir. Bu da ağız tabanında ve yemek borusunda bir kronik hasara, kanser gelişmesine sebep olur. Çaya şeker konulup karıştırıldığında, sıcaklığı bir miktar düşer. Bu sıcaklık farkı kanser oluşumunda en önemli etken.

 Kanser hücrelerinin en sevdiği beslenme maddesi şeker. Doğu ve Güneydoğu’da kış uzun sürüyor. Bu nedenle sıcak ve demli çayı çok fazla tüketiyorlar.

Yutma güçlüğü, yutarken takılma hissi, en önemli belirtidir. Hemen uzman hekime başvurmak gerekir. Bu tür hastalara derhal gastroskopi yapılmalı. Kansere ait bir lezyon varsa, derhal temizlenmeli ve tedaviye başlanmalı.

Operasyonda yemek borusunun tamamı ya da midenin yarısı alınıyor. Bu riskli bir ameliyattır. Türkiye’de de kısıtlı merkezlerde yapılır. Bu operasyon İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği’nden Doç. Dr. Hasan Bektaş ve ekibi tarafından başarıyla gerçekleştiriliyor.”
Kaynak7gunsaglik.com

Hangi Belirtiler Bu Kanser Türünü İşaret Ediyor?

Yemek borusu yutak gırtlak kanseri son yıllarda artış gösterdi. Peki önemli belirtileri arasında neler var?

Yemek borusu, yani özefagus kanseri; son yıllarda bazı ülkelerde artış gösterirken bazı ülkelerde azalmaya başladı. Uzakdoğu, Çin, Japonya ve Güney Afrika’da görülme sıklığı 100 binde 60 olan hastalık; Amerika ve İngiltere gibi Batı ülkelerinde ise 100 binde 20 görülüyor. Bu bölgesel farklılıklarda çevresel faktörlerin etkisi büyüktür. Bu kanserin belirtileri şunlardır:

 Besinlerin uygun olmayan koşullarda saklanması, uzun sürede tüketilmesi ve eklenen katkı maddeleri; yemek borusu kanseri için risk oluşturur.

 Ağız hijyenine dikkat etmemek, aşırı tütün kullanımı, sert içkiler, içme suyundaki nitrat ve arsenik oranları; hastalığa zemin hazırlayan faktörlerdir.

 Özefagus kanserinin oluşumunda; yakıcı maddelere bağlı yemek borusu yanıklarının da rol oynadığı görülmektedir. Adeno kanser tipi ise mide reflüsü olan hastalarda yüzde 10 daha fazla meydana gelir.

MİDE AĞRISI YAPABİLİR 
 Hastalığın belirtileri arasında kilo kaybı ve yutma güçlüğü yer alır. Hastalar, doktora başvurduklarında hafif bir yutma zorluğundan bahsetmektedir. Ağrılı yutma ise hastaların yarısından fazlasında görülür.

 Sindirilmemiş gıdaların geri gelmesi, göğüs ve mide ağrısı gibi belirtiler; hastalık şüphesini artırır. İlerlemiş olgularda, kanlı dışkı ve kanlı kusma vardır.

 Hastalığın teşhisi için öncelikle, yemek borusunun ışıklı bir boruyla kontrol edilmesini sağlayan makroskopi uygulanmalıdır. Bu uygulama; tümör yayılımı, tümörün yeri, uzunluğu ve midenin yapısı hakkında bize bilgi verir.

 Hastalığın erken evrede en önemli tedavi seçeneği cerrahidir. Hastanın ameliyat öncesi beslenme durumu, elektrolitleri, sıvı açığı ve anemisinin değerlendirilmesi ve eksiklerin tamamlanması gerekir. Ameliyat öncesi, damardan veya ağızdan 10 günlük ciddi bir beslenme programı uygulanır.

HASTANIN ÖMRÜ UZAR 
 Ameliyat yapılamayan hastalarda ise kemoterapi ve radyoterapi tedavisi ile kanserin tekrarlaması engellenir. Bu tedaviler, hastanın ömrünü uzatır. Ameliyat öncesinde de bazı hastalara kemoterapi verilebilir.

 Hastanın yemek borusuna stent yerleştirilerek, beslenmesi yüzde 50 oranında artırılabilir.

 Tedavi gören hastaların beslenmesinde sıvıların önemi büyüktür. Hastalara, betakaroten ihtiyacını karşılamak için havuç, domates, avokado ya da nar suyu içirilmelidir. Resrevetrol takviyesi için günde bir bardak siyah üzüm suyu verilebilir.

KEMOTERAPİ SÜRECİNDE GREYFURTTAN UZAK DURUN
 Bıldırcın yumurtası, balık çorbası, ev yoğurdu, çökelek ve keçi peyniri; yemek borusu kanseri hastaları için en önemli gıdalardır. Kırmızı et ihtiyaçları ise çorbalarına kıyma katarak giderilmelidir.

MEYAN KÖKÜ VERİLEBİLİR 
 Mandalina, portakal, limon ve turunç dörtlüsü; kabuklarıyla birlikte ezilerek her gün bir kap yedirilmelidir. Kemoterapi sürecinde greyfurttan uzak durulmalıdır.

 Hastada şeker ve kalp hastalıkları yoksa, günde bir tatlı kaşığı meyan kökü verilebilir.

 Biberiye, karahindiba, kuzu kulağı, tere, karaturp, maydanoz ve tarhun gibi otlar; püre haline getirilip hastaya verilebilir. Yeşil çay da iyileşme sürecinde etkili olur.

 Brokoli, beyaz lahana ve karnabahar; çorba olarak ya da buharda pişirilerek hastaya lapa halinde yedirilebilir.

 Hayvanlar üzerinde yapılan bazı araştırmalar ise E vitamini ve selenyumun da yemek borusu kanseri hastalarına faydalı olduğunu ortaya çıkarmıştır.

BİTKİ ÇAYLARI FAYDALI 
 Hastanın sindirimini rahatlatmak için günde bir bardak domates suyu ya da rezene, ananas, tarçın ve limon kabuğu içeren bitki çayları verilebilir. Zeytinyağı da hastanın güç kazanması için çok önemlidir.
Kaynak7gunsaglik.com

Serviks Kanserini Çoğu Zaman Hafife Alıyoruz

ABD’de yapılan bir araştırmaya göre rahim ağzı kanseri olan serviks kanseri yeterince ciddiye alınmıyor.

Yaşlı kadınlarda da görülebilen bu kanser türünün genelde bir yaştan sonra ortaya çıkmayacağı düşünülüyor. 30 ila 65 yaş arası kadınlar yoğun olarak bu sorunu yaşasa da ileri yaşlarda da görülme riski var. Ayrıca 20 yaşlarından itibaren her kadının tarama yaptırması ve konuya önem vermesi gerekiyor çünkü serviks kanserinin yaşı yok.

Her 3 yılda bir rahim ağzı kanseri taraması yaptırılmalı. Genç kadınlarda bu süre 5 yıldır. Ameliyatla rahmin alınması, tümürön temizlenmesi, ilaç ve kemoterapi tedavileri gerekebilir. 65 yaş üzerinde de bu riskler var ve unutmayın ki düzenli kontrollere gidilmeli. Eski yıllara oranla serviks kanserinin görülme yaşı daha büyük bir çevreyi kapsıyor. Genç veya yaşlı diye ayırt etmeden geliyor. Her yaşta bu riski bilmeli ve hastalığı umursamalıyız.
Kaynak7gunsaglik.com

Sağlıklı Zayıflama 2 Bölüm Video

SağlıkI Yaşam Haberleri
Selahattin Dönmez ile Sağlıklı Zayıflama 2 Bölüm Video

Sağlıklı Zayıflama 1 Bölüm Video

SağlıkI Yaşam Haberleri
Selahattin Dönmez ile Sağlıklı Zayıflama 1 Bölüm Video

Resveratrol Takviyeleri Hamilelikte Bebeğe Zarar Verir Mi?

Resveratrol bileşiğini içeren takviyeler gebelikte kullanıldığında fetüse etki eder mi ve bu takviyeler ne için kullanılır?

ABD üniversitelerinin araştırmalarına göre gebelikte bu takviyelerin kullanımı bebekte pankreas sorunlarına neden olabiliyor. Anne karnındaki bebek kötü etkileniyor pankreas problemleri gelişmemesi gibi riskler olabiliyor. Polifenol adlı bitkisel bileşikler grubuna dahil olan bir antioksidan olan bu takviye doğal kırmızı üzüm, yer fıstığı, yaban mersini ve bitter çikolatada bulunur.

Kanseri önleyici olan bu madde sağlık açısından birçok alanda da faydalıdır. Fakat gebelik hariç. Anti aging özelliği de olan bu bileşen gebelikte metabolik sağlığı destekleme amaçlı olarak kullanılır. Fakat şimdiye dek uygulandığının aksine gebelikte riskli olabileceği ortaya çıkmıştır. Fetusa yani bebeğe yeteri kadar plasentadan kan gönderilemez. Pankreas gelişimi bozulur. Obezite gibi sağlık sorunları anne karnında oluşmaya başlar. Glikoz anormallikleri diyabete neden olur. Kan akışı ise oldukça olumsuz etkilenir.
Kaynak7gunsaglik.com

Görmezden Gelinemeyecek 10 Gebelik Belirtisi

Kanama. Bir parça kan aslında her zaman kötü manaya gelmez. Bu bir gebelik belirtisi de olabilir. Serviks rahatsızlığında oluşabilir. Düşük veya başka sorunların da belirtisidir.

Karın ağrısı. Günbe gün büyüyen bebekle beraber kas ve bağlar gerilir karında basınç ve ağrı artar. Ağrı ağır veya sabit normal olabilir bazen kanama görülebilir.

El ve yüzde şişme. Sonuçta onunla beraber büyüyüp genişliyorsunuz. Preklampsi, hipertansiyon ve diğer gebelik sorunlarında da şişkinlik olur.

Hızlı kilo alımı. 1 hafta içinde 4 kilodan fazlası bir soruna işaret olabilir ama genelde gebelikte kilo alınır.

Kaşıntı. Cilt kurur gerilir ve dökülerek kaşınır. Karaciğer bozukluğu belirtisi olabilir test yaptırın.

Sırt ağrısı. Böbrek mesane ağrısı, kist, düşük, erken doğum belirtisi olabilir.

Bulanık görme. Israrcı sürekli bulantı, şişlik, karın ağrısı, baş ağrısı ya da hızlı kilo alımı gibi diğer belirtileri ile birlikte görülebilir.

Ateş. Soğuk algınlığı veya başka sorunlarla beraber görülebilir.

Bebekte azalan hareketlenme. Düzenli ve düzensiz hareketler olasıdır.
Kaynak7gunsaglik.com

Bazı Sporlar ve Neden Olduğu Sakatlıklar

Bir futbol maçı sırasında oyuncunun kafasına şiddetli bir darbeyle gelen topun oyuncuda sersemlik ve bilinç kaybına neden olduğunu canlı olarak görüyoruz. Bir sarsıntıya tanık olan oyuncuda beyin hasarı gelişebilir. Yaklaşık 300.000 beyin sarsılması, profesyonel lise ve üniversite futbol takımlarında görülmüştür. Futbol ve buz hokeyi oyuncuları bu anlamda risk altındadır. Beyin sarsılmalarında boks da çok yaygındır. Nedenleri ve belirtileri:

Beynimiz sert bir kafatası tarafından korunan bir yumuşak jelatin benzeri kitle ile çevrilidir. Düşme sırasında başını sert bir cisim ile çarpışarak veya herhangi bir darbenin kafatasının içinde beyinde sıçrama yaratır. Bu minik kan damarlarının yırtılmasına neden olabilir ve sinir lifleri çekilir. Darbeden etkilenen kişide şu belirtiler görülebilir:

Bilinç kaybı, baş ağrısı, denge kaybı veya baş dönmesi, çift veya bulanık görme, ışığa ve sese duyarlılık, duygu ağırlaşması, sersemlik, konsantrasyon ve hafıza problemleri.
Şu durumlarda doktora gidin: baş veya boyun ağrısı, nöbet, bilinç kaybı, uyku hali, kol ve bacaklarda uyuşukluk, denge, koordinasyon, konuşma ve anlama güçlüğü, hafızada değişiklikler. Oyun sırasında koruyucular takılmalı, yaralıyken oynanmamalı ve diğer önlemler alınmalıdır.
Kaynak7gunsaglik.com

Silikon Göğüste Korkutan Tehlike Nedir?

Kadınlar artık estetik amaçlı olduğu kadar kanserden korunma amaçlı da silikona yöneliyor..

Göğüslerine silikon taktıran kadınlarda meme kanserinden ölüm riskinin daha fazla olduğu çünkü silikonlu göğüste oluşan tümörlerin daha zor tespit edildiği ortaya çıktı.

Daha büyük göğüsler için silikon taktıran kadınlarda oluşan tümörler, taktırmayanlara göre daha ileri bir seviyede tespit ediliyor. Araştırmalara göre silikonlu göğüslere sahip olanlarda meme kanserinden ölüm riski üç kat daha fazla.

Uzmanlar bu sonuçların temkinli bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor çünkü bu sonuçları etkileyen başka faktörler olabilir. Uzmanlar ayrıca, silikonların mamografi sırasında X ışınları üzerinde gölgeleme yarattığını ve bunun da yanıltıcı olabileceğini belirtiyor. Sonuç olarak bu yanılsamalar da erken teşhisi zorlaştırarak, kanserin ileri evrelerde ortaya çıkmasına neden olduğunu söylüyor.
Kaynak7gunsaglik.com

Bu Vitaminler Genç Kalmayı Sağlıyor

Yaşlanma karşıtı beslenmeye önem veren ve inanan kadınlar bu vitaminleri sıkça tüketmeli..

Beslenme ve Diyet Uzmanı Gülay Hamzaoğlu Öztürk, yaş ilerledikçe metabolizma hızında azalma, tat alma duyusunda değişim, yağsız doku kitlesinde azalma gibi birçok fizyolojik ve metabolik değişikliklerin oluştuğunu, beslenme düzeninin de buna uygun şekilde ayarlanması gerektiğini söyledi.

Yaşlılıkta önem taşıyan başlıca 5 vitamin bulunduğunu belirten Öztürk, bunları şöyle sıraladı: "B12 vitamini, kalsiyum ve fosfor, Omega-3 yağ asitleri, çinko ve D vitamini."

Yaşlılıkta önemli rol oynayan vitamin ve mineraller hakkında önemli bilgiler veren Diyetisyen Öztürk, B 12 vitamininin, kalp-damar sağlığının korunması, kan hücrelerinin yapımı, zihinsel fonksiyonların sürdürülmesi, karaciğer hastalıklarından korunma ve sinir sistemi fonksiyonlarının sürdürülmesinde çok önemli olduğunu ifade etti. Öztürk, et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, balık ve yumurtayı B12 vitamininin yer aldığı besinler olarak sıraladı.

Kalsiyum ve fosforun kemik ve diş sağlığının korunması, kemik erimesinin önlenmesi, kasların güçlenmesi, sinir sisteminin çalışması için önemli olduğuna dikkat çeken Öztürk, "Kalsiyum ve fosfor, süt ve süt ürünleri, badem, fındık, soya fasulyesi, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, tarhana, pekmez, tahin, kılçığı ile yenilebilen balıklar, kalsiyumla zenginleştirilmiş besinlerde bulunuyor. Omega-3 yağ asitleri ise kalp-damar sağlığının korunmasında, şişmanlıktan korunmada, eklem iltihaplanmalarından korunmada önemlidir. Bulunduğu kaynaklar arasında, balık, balık yağı, su ürünleri, kolza, keten tohumu yağı, yeşil yapraklı sebzeler geliyor. " şeklinde konuştu.

Çinkonun bağışıklık sistemini güçlendirdiğini, hastalıklara karşı direnç geliştirdiğini, unutkanlık ve bunamadan koruduğunu dile getiren Gülay Hamzaoğlu Öztürk, yağsız kırmızı et, karaciğer, süt, peynir, yumurta, deniz ürünleri, fındık, ceviz, muz, tam tahıllar, kuru baklagillerin çinko bakımından zengin besinler olduğuna dikkat çekti.

D vitaminin eksikliğinde birçok eklem probleminin ortaya çıktığını vurgulayan Öztürk, ileri yaşlarda kan düzeyinizdeki D vitamininin kontrol edilmesi gerektiğini işarete etti.

Öztürk, güneş ışığı, balık, yumurta, sıvıyağlar, yeşil sebzelerin D vitamininin kaynakları olarak sayılabileceğini aktardı.

Yaşlanmayla beraber vücutta bazı değişikliklerin oluştuğunu belirten Öztürk, yaşlı insanların diyetlerini düzenlerken yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

"Sindirim güçlüklerini önlemek için öğün sayısı artırılırken, öğünlerde yenen miktar azaltılmalıdır. Böbrek yükünü azaltmak için sıvı miktarı artırılıp, tuz miktarı azaltılmalıdır. Alkol, kemik oluşum hücrelerini harap edip, kalsiyum emilimini bozduğundan dolayı tüketilmemelidir. Doğru pişirme yöntemleri öğrenilmeli ve uygulanmalıdır.

K vitamininden zengin (lahanalar, marul, kıvırcık, turp, şalgam) gıdalar ile beslenmede çeşitlilik sağlanmalıdır. Fiziksel aktivite kemik kaybını önlediğinden dolayı, düzenli olarak aktivitede bulunulmalıdır. İdeal vücut ağırlığı korunmalıdır. Oluşabilecek sağlık problemlerini önlemek adına zayıflıktan ve şişmanlıktan kaçınılmalıdır. Vücuda yeterli miktarda su ve sıvı alınmalıdır.

Aşırı çay, kahve, gazlı içeceklerden, aşırı miktarda acıdan ve baharattan uzak durulmalıdır. Haftada 2 defa balık tüketilmeli, kurubaklagil yemeklerine önem verilmelidir.

Kemik sağlığı açısından son derece önemli olan D vitaminini sağlamak adına, güneş ışınlarından uygun şekilde ve düzenli olarak yararlanılmalıdır. Çünkü D vitaminin en iyi kaynağı güneştir."
Kaynak7gunsaglik.com

Tırnak Bakımının Püf Noktaları ve Faydalı Bilgiler

Yasemin Fatih Amato sağlıklı güçlü ve bakımlı görünen tırnaklara sahip olmanın yollarını anlattı.

Tırnaklarımızda bir sorun olmadığı sürece, onların yaşantımızda ne kadar önemli olduğunun farkına bile varmayız. Ama en basitinden ucu kırıldığında bile kendimizi sakatlanmış gibi hissederiz. Yasemin Fatih Amato, tırnak bakımına dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekti ve tırnak bakımı ile ilgili ipuçları verdi.

* İster bulaşık yıkayın ister arabanızı; iş yaparken eldiven kullanmayı ihmal etmeyin. Eldiven elleri ve tırnakları korur, onların kurumasına ve kırılmasına engel olur, ayrıca birçok cilt ve tırnak hastalığını önler.

* Tırnak diplerinizi her fırsatta nemlendirin. Böylece onların kırılmasını, soyulmasını, yapısının hasar görmesini engellemiş olursunuz.

* Ellerinizi yıkadıktan sonra bir el kremi kullanmayı ihmal etmeyin.

* Tırnaklarınız soyulursa, limon ve gliserinle bir karışım hazırlayıp geceleri parmak uçlarınıza sürün.

* Tırnak diplerinizi enfeksiyonlardan koruyun. Deride oluşan yırtıkları, tırnak batmalarını en kısa sürede düzeltin. Sorun varsa, antibakterial kremler ya da solüsyonlar sürün. Bunları her eczanede bulabilirsiniz.

* Tırnaklarınızı uzun süre suda tutmayın ya da bakım yapmadan önce deterjanlı, sabunlu suda bekletmeyin. Tırnaklar ve tırnak diplerinizdeki deriler suda bekleyince zayıflarlar.

* Aseton gibi oje çıkartıcı maddeleri fazla kullanmayın. Özellikle tırnak diplerinizdeki derilere ve cildinize değmemesine özen gösterin.

* Tırnak etrafındaki deriler, parmaklar ıslakken geriye doğru itilebilir. Ama çok da fazla geriye itmeyin.

* Tırnak diplerindeki derileri asla kopartmayın. Eğer kesmek isterseniz sadece uç kısımlarını kesin. Derin kesilen tırnak derileri bakteri ve mikropların tırnak diplerine girmesine ve yerleşmesine uygun ortam hazırlar.

* Manikür yaptırırken kullanılan aletlerin steril olduğundan emin olun. Veya kendinize bir manikür takımı alın ve sadece kendi aletlerinizi kullandırın.
Kaynak7gunsaglik.com

Kablosuz Cihazlar Kalp Yetmezliğinde Önemli Mi?

Araştırmacılar, kablosuz cihazların kalp yetmezliği hastalarında akciğerlerdeki sıvı miktarınının artışını denetlemek ve gerektiğinde müdahale yapılması için uyarı verme konusunda önemli olduklarını belirtmiştir. Sonuç olarak cihazlar, hastaneye yatma sayısında azalma ve hastaların yaşam kalitesinde artma sağlar. Nefes darlığı ve kalp yetmezliği olan hastalarda hastaneye yatışın en önemli sebebi akciğerlerdeki sıvı sızması ve sıvı basıncıdır. Bu aletler, akciğerlerdeki sıvı basıncını izleyerek, basınç seviyelerini aşağı çeker. Orta ve şiddetli yetmezlik hastalarında ciddi anlamda önemlidir.

Orta ve şiddetli kalp yetmezliği olan 550 hastada denenen bu cihazlar, standart tıbbi bakım mucizesidir. Cihaz, kateter kullanılarak akciğerlerdeki pulmoner artere yerleştirilir ve bu işlem invazivdir. Hastaneye yatmada %30 azalma görülmüştür. Cihazdaki veri bir antenle dışarıdan alınır vücut hekimlere bu antenle bilgi gönderir. Cihaz henüz Gıda ve İlaç Dairesi tarafından onay beklemektedir.

Ortalama bir cihazın fiyatı $15.000’dır. hekimler sürekli bu cihazı izledikleri için de hastalar kendilerini güvende hissediyorlar. Bu çalışma ile hastalığın tedavisinde önemli bir gelişme yaşandığını belirten Los Angeles Üniversitesi kardiyoloji profesörü Dr Gregg Fonarow, ayrıca her yıl önemli sağlık harcamalarının yapıldığını belirtmiştir. Vücuda yerleştirilen kablosuz cihazlar erken belirtileri haber vermekte ve riski azaltmaktadır.
Kaynak7gunsaglik.com

Baş Dönmesi Neden Olur, Tedavisi Mümkün mü?

Vertigo da denilen baş dönmesi neden meydana gelir, belirtileri ve diğer hastalıklarla ilişkisi nedir? Tedavi şartları nelerdir?

Tıpta baş dönmesi anlamına gelen ‘Vertigo’ çağın rahatsızlığı haline geldi.

Vertigoya bağlı olarak toplumda sıklıkla görülen Meniere Hastalığı bu rahatsızlıklardan yalnızca biri. Liv Hospital Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sarp Saraç,  kimi zaman hayattan bezdiren baş dönmesi ataklarının yoğun ve stresli iş yaşamından kaynaklandığına dikkat çekiyor.  Prof. Dr. Saraç “Baş dönmesi şikayetine bağlı olarak Meniere Hastalığı teşhisi koyduğumuz kişiler genellikle, yoğun stresle çalışan borsacı, bankacı, avukat ya da üst düzey şirket yöneticiler oluyor” diyor.

NEDEN BAŞ DÖNMESİ VE DENGE KAYBI YAŞARIZ?

Baş dönmesi ve dengesizliğe yol açabilecek pek çok farklı hastalık olabilir. İç kulak hastalıkları, nörolojik hastalıklar ve psikiyatrik rahatsızlıklar en sık karşılaştığımız nedenlerdir. Baş dönmesine yol açabilen pek çok kulak hastalığı olabilir. Bunlardan en sık karşılaştığımız “benign paroksismal pozisyonel vertigo” adı verilen iç kulaktaki denge kristallerinin yarım daire kanalına kaçması nedeniyle olan ve baş hareketleri ile ortaya çıkan kısa süreli baş dönmesidir. Sık nedenlerden bir diğeri ise iç kulak sıvısının artması sonucu ortaya çıkan, ataklar halinde gelen ve saatler boyu süren şiddetli baş dönmesi ile karakterize bir hastalık olan Meniere Hastalığıdır.

BAŞ DÖNMESİ VE DENGE KAYBINI BİRBİRİNDEN NASIL AYIRT EDECEĞİZ?

Baş dönmesi (vertigo) hareket illüzyonudur, yani hasta kendisinin ya da çevrenin hareket ettiği hissine kapılır. Bulantı ve kusma eşlik edebilir. Denge kaybı ise kişinin dengeyi sağlayan 3 sistemden (iç kulak, dokunma ve görme) biri ya da birden fazlasında ya da bu sistemleri koordine eden beyincikle ilgili bir sorun olduğunda ortaya çıkar. Hasta dengesini sağlamakta zorluk çeker, düşmeler olabilir.

HER BAŞI DÖNEN DOKTORA BAŞVURMALI MI? HANGİ DURUMLAR TEHLİKELİDİR?

Baş dönmesinin pek çok nedeni vardır. Bu hastalıklardan bir kısmı ilaç tedavileri ile bir kısmı ise bazı döndürme manevraları ile tedavi edilebilir. Bazen tansiyon düşüklüğü baş dönmesine neden olabilirken diğer yandan baş dönmesi kafa içindeki bir tümörün ilk belirtisi olabilir. Dolayısıyla, baş dönmeli hasta mutlaka hekime başvurmalıdır. Baş dönmesinin en sık nedeni iç kulak hastalıklarıdır. O yüzden genellikle baş dönmeli hastaları ilk olarak biz Kulak Burun Boğaz hekimleri görüyoruz. İç kulakla ilgili bir sorun olmadığında hasta nöroloji veya psikiyatri bölümlerine konsülte edilebilir. Bunun yanında eğer hastada baş dönmesi ile birlikte kuvvet kaybı veya his kaybı gibi şikayetler varsa direkt olarak nörolojiye baş vurması uygun olur.

BAŞ DÖNMESİ NASIL TEDAVİ EDİLİYOR?

Baş dönmesinin pek çok farklı sebebi olduğu için her birinin tedavisi birbirinden farklıdır. En sık neden olan benign paroksismal pozisyonel vertigonun tedavisinde döndürme manevraları kullanılıyor. Meniere Hastalığının tedavisinde ilaçlar ve ilaçların yeterli olmadığı durumlarda cerrahi müdahaleler uygulanır. Bunun yanında baş dönmesinin nedeni kafa içindeki tümöral bir oluşum ise cerrahi bir müdahale veya ışın tedavisi gerekebilir. Baş dönmesi ile gelen hastalarımıza öncelikle komple bir kulak burun boğaz muayenesi yapılır. Gerekli durumlarda kulak mikroskop altında değerlendirilir. Pozisyonel baş dönmesinden şüphelenilen vakalarda “Dix-Hallpike” adı verilen bir manevra uygulanır. İşitme testi, başta Meniere Hastalığı olmak üzere iç kulak kaynaklı baş dönmelerinin teşhisinde çok yardımcı bir tetkiktir. Nistagmus adı verilen istemsiz göz hareketlerinin değerlendirilmesinde ise “Videoelektronistagmografi” adı verilen cihazdan yararlanıyoruz.

BAŞ DÖNMESİ DEPRESYON SEBEBİ!

Baş dönmesi insanlarda çok fazla rahatsızlık hissi yaratan bir şikayet. Özellikle şiddetli ve uzun süren baş dönmeleri hastalarda çaresizlik hissi, korku ve depresyon yaratmakta. Bunun yanında hastaların baş dönmesi yüzünden düşüp bir yerlerini yaralama, araba kullanırken gelirse kaza yapma gibi riskleri bulunuyor.

AVUKATLAR VE BORSACILAR RİSK ALTINDA!

Stres direkt olarak baş dönmesine neden olmasa da özellikle Meniere Hastalığında stresin, iç kulak sıvısını arttırmak suretiyle baş dönmesi ataklarını tetiklediğini biliyoruz. Kimi zaman hayattan bezdiren baş dönmesi ataklarının yoğun ve stresli iş yaşamından kaynaklanıyor. Baş dönmesi şikayetine bağlı olarak Meniere Hastalığı teşhisi koyduğumuz kişiler genellikle, yoğun stresle çalışan borsacı, bankacı, avukat ya da üst düzey şirket yöneticiler oluyor.

TUZ TÜKETİMİ KISITLANMALI

Meniere Hastalığında aşırı tuz tüketiminin atak riskini arttırdığını biliyoruz. Bunun dışında beslenme bozukluğu kansızlığa yol açmışsa baş dönmesine neden olabilir.
Kaynak7gunsaglik.com

Dişlerinizi Fırçalayın ve Kalbinizi Koruyun

Yeni bir çalışmaya göre, sağlıklı diş etlerine sahip kişilerin kalbi daha az hastalanıyor.

Diş ve diş etleri sağlığı, arterlerde yani kalp damarlarında plak birikimini yavaşlatıyor. Yani kalp damarları daha az tıkanma riski taşıyor. Bu daralma kalp krizi, felç, inme ve ölümle de sonuçlanabiliyor. Bu tıkanmayı önlemenin yollarından biri de dişleri fırçalamak. 420 yetişkin bu çalışmada 3 yıl boyunca izlenmiştir. Diş eti sağlığı ve enfeksiyon kapma durumları incelenmiştir.

Ağız bakterileri ne kadar azsa, boyun ve kalp damarlarındaki tıkanma da o derece azalır. Bu sonuçlar Columbia Üniversitesi epidemiyoloji profesörü ve çalışanları ile yürütülmüştür. Bakteri riski yükselen kişilerde kalp tıkanıklığı sıkça görülür. Kalp hastalarının rutin muayenelerine gitmesi önem taşırken düzenli dişçi kontrolü de herkes için gereklidir.Haber Kaynagı.7gunsaglik.com,

Ekstra Protein Diyette Yararlı Olsa Da, Aşırıya Kaçılmamalıdır

Tatlı olarak meyve, ızgara tavuk, ıspanak yemeği ve güzel bir salata. Protein ağırlık diyetler oldukça sağlıklı ve kilo yönetiminde etkili.

Uzmanlara göre proteine önem verilmeli ancak aşırıya da kaçılmamalıdır. Yumurta, badem, somon, brokoli, esmer pirinç güzel besinler. Akşam yemeğinde karbonhidratı da sınırladınız ve proteine yüklendiniz. Protein bazlı gıdalarda da belli bir oranda karbonhidrat olduğunu biliyor muydunuz? Yani tamamen karbonhidratı bırakmamış oldunuz.

Tüketicilerin geneli, diyetlerine %50 oranında protein katıyor %37’si de protein diyetinin kilo verdirdiğini düşünüyor. Daha fazla protein tüketmek kilo kaybını tabi ki destekler. Ancak sırf proteine yüklenmek çok sağlıklı olmaz. Ek olarak daha fazla protein almak karbonhidratı tamamen kesmek yanlıştır.

Proteinin yanında dengeli olarak diğer besin değerlerine de yer verin. Sebze meyve, baklagiller, tahıllar, protein ve yağ dengede olmalı. Sadece protein yemek hem kilo vermeyi kısa vadede sağlar hem de uzun vadede riskleri vardır.

Hücre, kas, organ, salgı bezi ve cilt için protein çok önemlidir. Günlük kalorimizin %15’i proteinden oluşmalıdır. Ağırlığımızın her bir kilosu için 0.8 gram tüketmeliyiz. Protein tokluk hissi verir. Sadece ona yüklenmek ise osteoporoza neden olabilir. Kalsiyum ve bazı asitlerin emilimini önleyebilir. Böbrek hastalıkları riski de vardır. İşlenmiş gıdalardan uzak durulmalı, protein içeren dengeli bir besin planı yapılmalıdır. Kaynak7gunsaglik.com

Alerjik Rinitin En Belirgin Belirtisi

Mevsiminde olduğumuzdan hapşırma öksürük gibi belirtileri genelde grip nezle sanırız. Alerjik rinitin de belirtileri griple aynı..

Çok sık hapşırma, burun tıkanıklığı yada akıntısı, öksürük, gözlerde yaşarma gibi belirtilerle ortaya çıkan alerjik rinitin mevsimsel grip yada nezleyle karıştırılmaması konusunda uzmanlar uyarıyor. Hastanın, alerjik riniti önemsenmendiği takdirde ileride astım hastası olarak hayatını devam ettirme riski çok yüksektir.

Alerjik rinit konularında bilgi veren Çakmak Erdem Hastahanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Derya Sınayan Özellikle son yapılan çalışmalar endüstriyel ülkelerde allerji sıklığının %25-30 olduğu yönünde.,Bağışıklık sistemimiz, bizi enfeksyonlara ve dış ortamdaki zararlı maddelere karşı korur. Zararlı maddelerein vucudumuza girmesini engelleyen bariyer sistemlerimiz (deri burun ve ağız mukozamız vb) mevcuttur.

Allerjide zararlı maddeler bariyer sistemlerimiz tarafından zararsız kabul edilerek vücüdumuza alınırlar. Böylece vucudumuzda kaşıntı, kızarıklık, gözlerde yaşarma, burun tıkanıklığı burun akıntısı, öksürük, hapşırık, nefes darlığı gibi belirtilerin tümü veya bir kısmı ortaya çıkar. Bu durum etkilenen kişi için zarar verici olabilir. Fiziksel uyaranlar ve stres gibi bazı faktörler vücudumuzun bağışıklık ve bariyer sistemini zayıflattığından allerjik olayların oluşmasını kolaylaştırır.

Ergenlik dönemi ve erişkinlerde daha sık gözükmektedir

Allerjinin tipi yaşa bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bebeklik ve çocukluk döneminde besin allerjisi ve hassas cilt sıklıkla karşılaşılan allerji tipi iken, ergenlik dönemi ve erişkinlerde allerjik rinit ve allerjik astım daha sık karşılaştığımız allerji tipleridir. Allerji tek sebebe bağlı olarak gelişmez. Allerji gelişiminde birçok faktör rol oynar. Bu faktörler arasında en önemlileri genetik yatkınlık , allerjen maddeler ile erken dönemde karşılaşma, sigara ve hava kirliliğidir.

Allerjik hastalıkların şiddeti ve gidişi bireyseldir. Kişiden kişiye değişir ve bir çok faktör tarafından etkilenir. Duygusal stres ve sigara dumanı allerjik yanıtın ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Anne babası allerjik olan çocukların allerjik olması olasılığı diğer çocuklara göre %60 daha fazladır. Burada koruma önlemleri ile çocuğun allerjik olması engellenebilir. Bu koruma önlemleri arasında hamilelik süresinde annenin sigaradan uzak durması, evdeki nem oranının azaltılması, ev tozu akarlarını azaltan hava filtreleri ve eleketrik süpürgeleri kullanılması, çocuğun ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmesi, yumurta balık bal gibi allerji potansiyeli yüksek yiyecekleri yaşamın ilk yılında verilmemesi, aşırı steril ortamdan kaçınılması gibi önlemler sayılabilir.

Ailesinde allerji öyküsü olan ve yukarda saydığımız belirtileri tüm yıl boyunca veya yılın belli dönemlerinde yaşayan insanlarda allerjiden şüphelenilir. Tanı doktor tarafından, iyi bir öykü ve gerektiğinde cilt allerji testleri, kan testi ve solunum testi ile hangi maddeye allerjinin olduğu kesinleşitirlir. Günümüzde en sık allerjiye neden olan maddeler polenler, ev tozu akarları, kedi tüyleri, nemli ortamda üreyen küfler, yumurta ve acılı baharatlı yiyeceklerdir.

Allerjik hastalıların en etkin tedavisi allerjenden uzaklaşmaktır. Bunun mümkün olmadığı durumlarda ilaç tedavisi ve hayatı tehdit eden allerjilerde ise allerjene karşı duyarsızlaştırma tedavileri denenebilir. Bu tedavi yönteminde alerjen vücuda girilerek orta düzeyde verilir bu sayede vücudun bu alerjene karşı verdiği tepki azaltılmaya çalışılır.“Kaynak7gunsaglik.com

Her Mutsuzlukta Antidepresan Kullanılmalı mı?

Anne karnında antidepresana maruz kalan bebekler risk altında. Hamilelik boyunca antidepresan kullanılamaz mı?

%40 oranında bebek ölümleri, ölü doğum, anne karnında doğum, erken doğum, doğum kusurları ve düşük sebebi gebelikte ilaç kullanımındandır. Psikiyatrik rahatsızlığı olan anne adayları ne yapacak? Çok rahatsız edici sorunlar yaşamadıkça (örneğin yakın birinin ölümü) antidepresan kullanılmamalı.

Sakinleştirici ve uyku ilacı da aynı sınıfa dahildir. Doktorlar da aşırı derecede gerekmedikçe gebelere bu ilaçları yazmamalıdır. Birini kaybedersek antidepresan ilaç kullanarak ruhumuzu yatıştırmayacağız. Eskiden tıp gelişmemişti ve insanlarda bu bilinç yoktu. Ama artık gebelikte ilaç kullanılmaması gerektiğini herkes biliyor.

Hele ki antidepresanlar bebeği ciddi anlamda riske atıyor. Trajik koşullarda aykırı ruhsal bozukluk durumlarında 1-2 hafta süreli hafif bir depresan verilebilir. Fakat bu da son çare olmalıdır. Gebelikte ilaç yerine önce neler yapılabilir alternatif tedaviler nelerdir onlara bakılmalıdır. Psikolog, psikoterapist ve psikiyatr ile ruh sağlığınız hakkında görüşün.
Kaynak7gunsaglik.com

Gebeliğin Son 3 Ayında Beslenme Ve Diyet Önerileri

Rahim boyutu ve içi iyice büyüdü. Gebeliğin 6-9. Ayları arasındasınız yani son 3 aylık dönemdesiniz.

Hamilelere özel son 3 aylık diyet ve beslenme önerileri sizlerle. Bu dönemde neler yenmeli nelerden kaçınılmalıdır?

Aşırı ve hızlı yemek yemekten kesinlikle kaçının. Mide ekşimesi, hazımsızlık ve birçok soruna yol açar. Düz kasların gevşemesi ve gerilim altında kalmaması gerekiyor. Östrojen ve progesteron hormonları bu dönemde çok salgılanır ve gebeliğin rahat geçmesini sona yaklaşmasını sağlar.

Besin emiliminin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi için sindirim ve bağırsak hareketleri yavaşlatılır. Bebek için iyi olan bu durum anneyi zorlayabilir. Gebelik hormonları tüm yeme içme sindirim faaliyetleriyle yakından ilgilidir. Buna göre son 3 aylık dönemde beslenmeye önem verilmelidir.

Hamilelik sırasında hazımsızlık, mide ekşimesi veya yanması rahim içi ve karın arasında da bebeği etkileyebilecek sıkıntılara yol açar. Gevşek giysiler giymek de önemlidir. Alkol, çikolata, nane, kahve, kızarmış gıdalar, yağlı baharatlardan özellikle kaçınılmalıdır.



8. ayda hamileler neler tüketebilir? Küçük porsiyonlarda sağlıklı gıdalar tüketin. Cips, çikolata gibi şeylerden kaçının. Doğumdan 6 hafta sonra egzersiz programına başlayın. Fazla yorucu olmayan yürüyüş gibi faaliyetlere yönelin. Kaynak7gunsaglik.com

Cildi Temizleyen Ve Güzelleştiren 7 Besin

1.Somon ya da ton balığı gibi Omega 3 içeren balıklar. Biyotin, omega 3 yağ asitleri, amino asit, protein, B vitamini ile cilt kuruluğuna son verir. Cildi besler güzelleştirir.

2.Ceviz. omega 3 ile cildi korur, hücrelerin zarar görmesini önler.

3.Tatlı patates. Bu zengin besin cildi korur, hücrelerin su ihtiyacını karşılar, cilt kuruluğunu önler. Renkli meyve ve sebzeler cilt güzelliği için tüketilmelidir. Cilde doğal rengini geri getirir. Özellikle havuç, ıspanak ve patates tüketin.

4.Badem. E vitamini ile cildi korur. Cildin sağlığını geri kazandırır. Güneşin zararlarına karşı cildi korur, ceviz, fındık, badem gibi yemişleri tüketin.

5.Ayçekirdeği. mükemmel bir E vitamini kaynağı daha. Serbest radikallerle savaşır. Cilt hasarını önler.

6.Portakal suyu. C vitamini ve protein ile cildi besler, korur, güzelleştirir.

7.Kompleks karbonhidratlar. İşlenmiş gıdalar ve beyaz undan uzak durun. Tam tahıllı ve kepekli ürünler tüketin. Akne ve sivilceyi önler..Haber Kaynagı.7gunsaglik.com,

Resveratrol Takviyeleri Hamilelikte Bebeğe Zarar

Resveratrol bileşiğini içeren takviyeler gebelikte kullanıldığında fetüse etki eder mi ve bu takviyeler ne için kullanılır?

ABD üniversitelerinin araştırmalarına göre gebelikte bu takviyelerin kullanımı bebekte pankreas sorunlarına neden olabiliyor. Anne karnındaki bebek kötü etkileniyor pankreas problemleri gelişmemesi gibi riskler olabiliyor. Polifenol adlı bitkisel bileşikler grubuna dahil olan bir antioksidan olan bu takviye doğal kırmızı üzüm, yer fıstığı, yaban mersini ve bitter çikolatada bulunur.

Kanseri önleyici olan bu madde sağlık açısından birçok alanda da faydalıdır. Fakat gebelik hariç. Anti aging özelliği de olan bu bileşen gebelikte metabolik sağlığı destekleme amaçlı olarak kullanılır. Fakat şimdiye dek uygulandığının aksine gebelikte riskli olabileceği ortaya çıkmıştır. Fetusa yani bebeğe yeteri kadar plasentadan kan gönderilemez. Pankreas gelişimi bozulur. Obezite gibi sağlık sorunları anne karnında oluşmaya başlar. Glikoz anormallikleri diyabete neden olur. Kan akışı ise oldukça olumsuz etkilenir.
Kaynak7gunsaglik.com

Mide Hastalıkları, Yanma, Ülser, Gastrit, Reflü


SağlıkI Yaşam Haberleri .Prof. İbrahim Saracoglu Hayat Kürleri Mide Hastalıkları, Yanma, Ülser, Gastrit, Reflü

Sağlıklı Saçlar İçin 10 Yiyecek

Vücudunuzun her parçası gibi saçların da sağlığı ve güzelliği önemsenmeli. Hücreleri beslemek de iyi bir beslenmeyle gerçekleşir ve saçlar güç kazanır.

Cilt ve saçtaki iyi ve kötü değişimler beslenmeyle orantılıdır. Kötü ve yetersiz bir beslenme saçları cansızlaştırır. Etkilerini ise birkaç ay sonunda alabilirsiniz. Saçları kökten güçlendirmek ve sağlıklı bir saç derisi elde etmek için gereken besinler neler?

Sigara ve hormonal dengesizlikler, stres ve uyku sorunları da saçları etkiler. Saçların ihtiyacı olan protein ve dengeyi sağlayan besinleri öğrenelim.

1. Somon. Protein ve D vitamini kaynağıdır. Omega 3 yağ asitleri her zaman deriyi canlı ve güçlü tutar. Bu yağ asitleri saçların gelişmesi ve uzamasına yardımcıdır. Deriyi ve saçları nemli tutar doğal yağlar hücreleri destekler. Ceviz, sardalye, alabalık veya uskumru, avokado, kabak çekirdeği, esansiyel yağlar da yardımcıdır.

2. Ceviz. İyi bir omega 3 yağ deposu ceviz de önemlidir. Biotin ve E vitamini açısından zengindir. DNA hücrelerini zararlardan korur. Saçı güneşten korur. Biotinsizlik saç kaybına neden olur.doğal saç rengini parlak ve canlı tutar. Ceviz yağı ve aspir de önerilir.

3. İstiridye. Saç ve kirpik dökülmesine iyi gelir. Kurumaya ve pullanmaya iyi gelir. Çinko içerir. Tam tahıllı ekmeklerle desteklenebilir. Protein ve çinko bakımından zengindir. Kırılgan ve zayıf saçlara iyidir. Fındık, yumurta ve sığır eti de tüketilebilir.

4. Tatlı patates. A vitamini, beta karoten ve antioksidan deposudur. Hücre fonksiyonlarına iyi gelir. Saç derisine sürülebilir. Kepek ve kaşıntıya da iyi gelir. Havuç, kavun, mango, kabak ve kayısı da alternatif besinlerdir.

5. Yumurta. Çinko, selenyum, kükürt ve demir açısından oldukça zengindir. 4 temel minerali içerir saçı kökünden ucuna besler. Saçlara oksijen taşır. Anemilerde büyük avantaj sağlar. Saç dökülmesine bire birdir. Tavuk, balık, et ve hayvansal gıdalarla eş değerdir.

6. Ispanak. Demir, beta karoten, folat ve C vitamini içerir. Saç köklerinin ve derinin sağlıklı kan akışını sağlar. Brokoli, lahana, pazı ve yeşil sebzelerde de bu değerler bulunur.

7. Mercimek. protein, demir, çinko, biotin ile dolu bu baklagil çok faydalıdır. Soya veya barbunya fasulyesi tercihlerdendir.

8. Yoğurt. B, D vitaminleri ve protein ile kalsiyum deposudur. Saç sağlığında tartışmasız etkilidir. Süzme peynir, az yağlı peynir, ve yağsız süt de eşdeğerleridir.

9. Yaban mersini. Kan dolaşımını hızlandırır, C vitamini içerir. Saç kırılmasına iyi gelir. Kivi, tatlı patates, domates ve çilek ile aynıdır.

10. Kümes hayvanları. Protein, çinko, demir ve B vitaminlerini içerirler. protein açısından zengin gıdalar tam anlamıyla saç için yapı taşlarını kurar. Yağsız sığır eti de önerilir.
Kaynak7gunsaglik.com
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...