Pages

Ads 468x60px

Fıtık Ya da Kas Ağrısı

Son zamanlarda bel ve boyun bölgelerinizde görülen ciddi ağrılar ve kasılmalar aslında fıtık mı yoksa kas ağırısından ibaret mi?

Bu ağrıların boyun fıtığından kaynaklanabileceğini düşünerek endişeleniyor musunuz? Ağrılarınızın boyun fıtığı mı yoksa başka bir hastalıktan mı kaynaklandığını öğrenmek için bu yazıyı okumanızda fayda var…
 
Hisar Intercontinental Hospital Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa ile boyunda, omurilik ve/veya sinir köklerine bası yaparak çok şiddetli boyun ve kol ağrılarına, kol ve ellerde kuvvet kayıplarına, duyu bozukluklarına ve omurilik basısının ağır nörolojik fonksiyon kayıplarına yol açabilen boyun fıtığını konuştuk.
 
Boyun fıtığı mı başka bir problem mi? Ağrınızın nedenini sorgulayın!
 
Omurlar arasında bulunan diskler, omurgaya yüklenmeyi azaltarak aktaran kıkırdağımsı elastik yastıkçıklardır. Diskler, yaşlanmaya koşut olarak yıpranır, dejenerasyon ile elastikiyetleri azalır ve fıtıklaşmaları kolaylaşır. Boyun fıtığının en sık belirtisi olan boyun ve kol ağrılarının nedenleri çok geniş bir yelpaze oluşturur. Bu ağrılar, boyun fıtığı dışında; basit bir kas spazmı, mekanik boyun ağrısı, eklem ve omurga kireçlenmeleri, yumuşak doku hastalıkları ve zorlanmaları, omurganın ve yumuşak dokuların iltihabından, enfeksiyon hastalıklarından, apselerden, kemik hastalıkları ve kırıklarından, metabolik, hormonal, romatizmal ve iç organ hastalıklardan, çeşitli tümörlerden ve daha birçok hastalıktan kaynaklanabilir. Bu nedenle, ağrılarınızın kaynağı, özellikleri, seyrinin sorgulanması, çok yönlü sistemik ve nörolojik muayene, temel ve ileri tetkikler ve görüntülemeler olası hastalıkların ayrımında yararlıdır. Bu nedenle boyun ve/veya kol ağrılarınız tanıya yönelik önemli ipuçları verebilir. Ağrının yeri, başlangıç şekli, zamanı, şiddeti, süresi, yayılımı, niteliği (yanıcı, batıcı, delici), ağrıyı tetikleyen ya da artıran ve azaltan faktörler, ağrının iklim şartları ile ilgisi, ağrının istirahat ve hareket ile ilgisi, gece şiddetlenmesi, uykudan uyandırması hatta uyutmaması hekimi yönlendirmede anlamlıdır.
 
Ağrılarınız Var Ama Ameliyat Gerekli mi?
 
Basit mekanik boyun ağrılarında ya da omurilik ve sinir basısı yapmayan boyun fıtıklarında cerrahi tedavi uygulanmaz. Cerrahi tedavinin alternatifleri; boynun istirahate alınması, ilaç tedavisi, boyunluk, traksiyon (yumuşak dokuları germek, eklem aralıklarını genişletmek yada kırık kemik parçalarını birbirinden uzaklaştırmak için vücudun bir parçasına uygulanan çekme tekniği), lokal enjeksiyonlar, fizik tedavi ve egzersizlerden oluşur. Ancak, omurilik ya da belirgin sinir kökü basısı yaparak kuvvet kaybı, yürüme bozukluğu, idrar ve gaita kontrol kusuru gibi nörolojik belirti ve bulgulara yol açan; klinik tablo ile görüntüleme bulgularının uyumlu olduğu boyun fıtıklarında zaman geçirmeden acil olarak ameliyat yapılır. Sinir kökü basısının belirgin olduğu ve felç (motor kayıp) ile seyreden ya da cerrahi dışındaki tedavilere yanıt vermeyen, şiddetli ve ısrar eden ağrılarda da yine cerrahi tedavi düşünülmelidir. Boyun fıtıklarında cerrahi girişimler ile çok iyi sonuçlar alınabilir. Bu ameliyatlar, küçük bir açıklıktan yapılan ve hastanın çok kısa sürede normal yaşama dönebildiği ameliyatlar olabileceği gibi bazı hastalarda çok kompleks ve büyük ameliyatlar da gerekebilir. Günümüzde yüksek teknolojinin getirdiği imkanlar, cerrahi mikroskop ve endoskobun kullanılması ile cerrahi tedavi alternatifleri ve imkanları son derece çeşitlenmiştir ve en kapsamlı ve büyük ameliyatlar bile yüksek bir başarı oranı ile gerçekleştirilebilmektedir. Bu ameliyatlar zamanında ve doğru bir şekilde yapıldığında sinir dokusuna (omurilik ve sinir köklerine) ait fonksiyonlar korunabilir; kayıp varsa geri dönebilir, omurganın koruyuculuğu yeniden sağlanabilir ve ileride oluşabilecek risklerin önüne geçilebilir.
Kaynak7gunsaglik.com

Hızlı ve Pratik Fıtık Ameliyatı

Ağrı’da bir hastanede uygulanan kapalı cerrahi yöntemle hastalar fıtık ameliyatını hemen olup aynı gün taburcu ediliyor.

Ağrı’da uygulanmaya başlanan kapalı cerrahi yöntemle 3 dakikada fıtık ameliyatı olan hastalar 3 saat sonra da taburcu ediliyor.

Ağrı Devlet Hastanesi’nde kapalı cerrahi müdahaleyle bel fıtığının alınması “Perkütan hidrodiskektomi” yöntemiyle fıtığı olan hastaların ameliyatları 3 dakikada yapılmaya başlandı.

Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. Hikmet Aytekin, Amerika’dan Türkiye’ye gelen bu yeni yöntemin Doğu Anadolu Bölgesi’nde ilk kez Ağrı’da uygulandığını söyledi.

Ciltten kapalı girilerek bel fıtığının alınması yöntemiyle bölgede 9 hastayı ameliyat ettiklerini ifade eden Aytekin, “Ağrı’da, Türkiye’ye Amerika’dan yeni gelmiş bir sistem var. Perkütan hidrodiskektomi sistemi. Biz de Ağrı Devlet Hastanesi’nde bu sistemi kullanıyoruz” dedi.
Aytekin, halk arasında lazer denen sistemlerin ülkede yaklaşık 10-15 yıldır uygulandığını, bu yeni yöntemin lazerli yöntemlere göre daha faydalı olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

“Tabi bu teknikler gitgide geliştiriliyor. Lazer tekniklerinin yanında başka tekniklerde geliştiriliyor. En son lazer tekniklerinin nüks oranının yüksek olması ve çok efektif olmaması nedeniyle yeni tekniklerde geliştirildi. Şimdi bu yeni sistem olan perkütan hidrodiskektomi sistemiyle biz öncelikle hastayı belinden uyuşturuyoruz. Skopi denen röntgen cihazıyla görüntüler alarak gireceğimiz mesafeyi belirliyoruz. Giriş aparatlarıyla fıtık bölgesine girip diski bu cihazla çalıştırarak boşaltıyoruz. Bu cihazla gelen ‘L’ şeklinde bir aparatı ve bir de yanında bir düz aparatı var. Bu aparatla su çok hızlı bir şekilde saate 900 kilometre saniye hızla diske çarpıyor ve diski toz haline getiriyor. Aynı zamanda diğer aparattan aynı anda çekiyor, alıyor. Biz yaklaşık bu işlemi 3 dakika uyguluyoruz hastaya. Hasta 3 saat sonra kalkıp yürüyor ve taburcu oluyor. Hem hastaneye yatış süresi hem işine dönüş süresi her açıdan çok avantajlı.”

"DOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NDE BİR TEK BİZ KULLANIYORUZ"

Bu yöntemin Türkiye’ye 3-4 ay önce geldiğini, Doğu Anadolu Bölgesi’nde ilk kez Ağrı’da uygulandığını anlatan Aytekin “30 Kasım’da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde bu sistemin bir kursu oldu. Cerrahpaşa ekibi zaten oradaydı. Onlarla 22 hekim vardı. Doğu Anadolu Bölgesi’nde bir tek biz kullanıyoruz. Tabi başka dediğimiz gibi bu lazer teknikleri gibi şeyler var ama anlattığım şekilde bu daha efektif bir yöntem. Diğer yöntemlere göre nüks oranı daha düşük. Hasta dramatik olarak fayda görüyor. Çok çabuk iyileşiyor” diye konuştu.

Aytekin, bu yeni yöntemin büyük fıtıklara uygulanmadığına dikkati çekerek, “Hangi doktora gitsem fıtığın küçük dedi ameliyat yapmadı’ diyen hastalar bizim aday hastalarımız. Ameliyatın ardından anında hasta rahatlıyor. 3 saat sonra kalkıp yürüyor evine gidiyor” ifadelerini kullandı.
Kaynak7gunsaglik.com

Yaz Aylarında Cilt Kanseri Tehlikesi

Hangi ürünleri kullanmak cilt kanseri riskini artırıyor? Yaz ayları ve güneş cilde zarar verir mi?

İngiltere Kanser Araştırma kurumunun verilerine göre her yıl 13 binden fazla kişi malin melanoma yakalanıyor. Bu oran 1970'lı yılların ortasında 1,800 kişi civarında idi. Kurum sayıdaki artışı kısmen, Avrupa'daki paket tatillere ilginin 1960'lardan itibaren artmasına bağlıyor. Solaryuma giren insan sayısındaki artış da kanser vakalarındaki artışın nedenleri arasında sayılıyor.

Malin melanom şu anda en sık görülen beşinci kanser türü. Her yıl iki binden fazla insan bu nedenle hayatını kaybediyor. İngiltere'de her yıl, her 100 bin kişiden 17'sine malin melanom teşhisi konuluyor. Bu rakam 1970'lerde sadece üç olarak tespit edilmişti.

'GÖLGEDE KALIN' TAVSİYESİ

Uzmanlara göre, açık renk tenliler, vücudunda çok sayıda ben ya da çil olanlar, daha önce güneş yanığı geçirmiş olanlar ya da ailesinde malin melanom geçmişi olanlar risk altında. Uzmanlar hastalıktan korunmak için gölgede kalmayı, güneşe çıkılacaksa da çıplak kalınmamasını ve en az 15 faktörlü güneş kremlerinden kullanılmasını öneriyor.

İngiltere Kanser Araştırma Kurumu'nun istatistik bölümü sorumlusu Nick Ormiston-Smith "1970'lerin ortalarından bu yana, İngiltere'de malin melanoma rastlanma oranları bugün en sık rastlanan 10 kanser türünden çok daha hızlı bir şekilde arttı" diyor.
Ormiston-Smith "Sıcak iklimlerde tatil yapmak maddi açıdan daha kolay hale geldi ve solaryum 1970'lerden bu yana daha yaygınlaştı... Fakat biliyoruz ki ultraviyole ışınlarına güneş ya da solaryum nedeniyle fazlasıyla maruz kalmak cilt kanserinin ana nedeni" uyarısında bulunuyor.

'CİLT KANSERİ ÖNLENEBİLİR'

Kanser Araştırma Kurumu yetkilisi, önlenebilir olarak nitelediği hastalığa karşı güneşten iyi bir şekilde korunma alışkanlığı elde etmenin çok önemli olduğunu kaydediyor.

Hastalığa yakalanan her 10 kişiden 8'i iyileşiyor. Bu, kanser türleri arasında en yüksek oran.

Kanser araştırma kurumunun sağlık kampanyalarından sorumlu yöneticisi Caroline Cerny, "Herkes dışarı çıkıp yaz güneşinin tadını çıkarmayı sever. Yanmamaya çalışmanız önemli. Güneş yanığı cildinizdeki hücrelerin DNA'sının hasar görmesinin işaretidir ve zamanla bu, kansere dönüşebilir... Güneş ışınları çok kuvvetli ise üzerinize bir tişört geçirin, gölgede kalın ve en az 15 koruma faktörü olan UVA koruması iyi bir güneş kremi kullanın'' diyor.
Kaynak7gunsaglik.com

Varislerden Nasıl Kurtulabiliriz? Damar Tıkanıklığına

Bacaklarda dolaşım bozukluğu damar tıkanıklığı sorunu olan varisler mor kabuslardan nasıl kurtuluruz?

Varislerden korunmak için evinizde ve günlük hayatınızda bazı basit ama etkili önlemler alabilirsiniz

Bol bol balık yiyin: Balık, taze sebze ve meyve içeren gıdalar ile dengeli şekilde beslenilmelidir. Dengeli beslenme, günümüzde hemen her hastalığın önlenmesinde etkili bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Taze lifli sebze ve meyvelerin tüketilmesi sayesinde daha az oranda kabız kalınmakta ve buna bağlı olarak toplardamarlar daha seyrek olarak deforme olmaktadır.

Kiraz damarlara iyi gelir: Kiraz, böğürtlen gibi meyveler bolca tüketilmelidir. Her iki meyve, sadece yakınmaların azalmasını sağlamakla kalmaz, hastalığın önlenmesi konusunda da etkilidir. İçerdikleri antioksidan maddeler sayesinde, toplardamar yapısal olarak oksidan maddelerin zararlı etkilerine karşı daha dirençli olmaktadır.

Zencefille dost olun: Ayrıca zencefil, soğan ve sarımsak tüketilmesi de varis tedavisinde faydalıdır.

Kabızlıktan korunun: Ağırlıklı olarak lifli gıdaların tüketilmesi; bağırsakların temiz olması ve kabızlığın önlenmesi açısından etkilidir. Kabız kalınması durumunda, varis gelişimi toplardamarlara binen yük nedeniyle hızlanmaktadır.

Yürüyün ve bisiklete binin: Günlük olarak egzersiz yapılmalı. Yürüme, yüzme ve bisiklete binme özellikle dolaşımın sağlıklı olması açısından faydalı egzersizlerdendir. Bu egzersizler, bacaklarda, baldır kas pompasının dinamik olarak çalışmasını sağlarlar.

Şeker ve tuza düşman olun: Şeker, dondurma, kızarmış gıdalar, cips, tütün, tuz ve alkolün aşırı tüketiminden uzak durulmalı. Bu tür lif içeriği düşük gıdaların aşırı olarak tüketilmesine bağlı olarak, kabızlığın gözlenme oranı daha yüksektir.

Sakın kilo almayın: Yaşınıza ve boyunuza uygun vücut ağırlığına sahip olmaya özen gösterin. Obezite veya aşırı kilo alma durumlarında, bacaklarda toplardamar sistemine binen yük artar. Buna bağlı olarak, daha kolay bir şekilde varis gelişir.

Dar kemer ve pantolon yasak: Dar giysilerden uzak durun. Bu tür giysiler, sağlıklı dolaşıma engel olmaktadır. Özellikle, bel bölgesinde yaptığı bası nedeniyle dar kemer ve dar pantolon kullanımından özellikle sakınmakta fayda var.

Bacaklar 20 dakika dinlensin: Günde en az bir defa, her iki bacağınızı kalp seviyenizin üzerine çıkarıp, 20 dakika süre ile ayaklarınızı dinlendiriniz. Bu sayede, yer çekimi nedeniyle bacak toplardamarlarında oluşan kan birikmesi engellenmiş olur.

Bacak bacak üstüne atmayın: Uzun süre ayakta sabit olarak veya oturma pozisyonunda kalmayın. Bacak-bacak üstüne atma pozisyonundan uzak durun. Bacak toplardamarlarınıza yük bindireceğinden ağır eşya kaldırmayın. Tüm sayılan bu durumlarda, bacak baldır kas pompası yeterli olarak çalışmamaktadır.

Masa başı molaları verin: Eğer masa başı bir işiniz varsa, uzun süre oturmamaya ve belli aralıklarda ayağa kalkıp dolaşmaya özen gösterin. Benzer şekilde, çalışma pozisyonunda bacaklarınızı gerip – gevşeterek, baş parmaklarınızı oynatarak, sağlıklı olarak bacak dolaşımınıza katkıda bulunursunuz.

Tv izlerken bacakları kaldırın: Televizyon seyrederken veya kitap okurken, bacaklarınızı yukarı kaldırın, dolaşıma katkıda bulunun.

Varisleri kaşımayın: Genişlemiş varisli damarlarınızı kaşımayın. Unutmayın ki, incelmiş olan cilt nedeniyle enfeksiyon gelişme riski oldukça yüksektir. Özellikle uzun süredir varisi bulunan hastalarda dolaşıma yardımcı olmak kadar, cilt bakımına da önem vermek gerekir.

Bacaklara soğuk duş masajı: Aralıklı olarak bacaklarınıza soğuk duşla masaj yapın. Bu, sağlıklı dolaşım için etkili ve gereklidir. Genellikle varis gelişen toplardamarlar, yüzeyel damarlar olup, artmış ısı değişikliklerinden olumsuz olarak kolayca etkilenmektedir.
Kaynak7gunsaglik.com

Domates Tüketimi Meme Kanseri Riskini Azaltır Mı?

Yeni bir araştırmaya göre menopoz dönemindeki kadınlarda meme kanseri riskini domates tüketimi azaltıyor.

Vücut kitle indeksi yani kilo oranı ve bel çevresi ölçüsü bir kadında ne kadar artarsa menopoz döneminde ise de meme kanseri riski iyice artar.

Yağ ve şeker metabolizmasını düzenleyen domates ise bu sorunlardan bizi koruyor. Öncelikle vücut sağlığını kilo dengesini koruduğu için kanser hücrelerine geçit vermiyor.

Yani hormonların üzerinde olumlu etkileri var. Likopen maddesini içeren domates sos, çorba, salça, meyve suyu olarak ya da çiğ salatada tüketilebilir. Hücreleri koruyan antioksidan özelliğine sahip likopen maddesi kırmızı rengini ve ana içeriğini oluşturuyor.

Domatesli ürünleri bolca tüketmek önemli. Temel besin, vitamin, mineral ve likopen içerir ve doğal fitokimyasallar açısından zengindir. Meme kanseri riskini azaltmak için domates tüketilmelidir.

%45’e kadar meme kanseri riskini azaltan domates ve soyalı gıdaları birlikte tüketmek ise kadınları kanserden kalkan gibi koruyor. Obeziteti azaltıp sağlıklı kiloda kalmayı da sağlıyor.Kaynak7gunsaglik.com

Nargile Enfeksiyon Yayılma Riskini Artırıyor

Prof. Dr. Galip Ekuklu, nargilenin sigaradan çok daha tehlikeli olduğunu bildirdi. Enfeksiyon yayılmasını da kolaylaştırıyor..

Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Galip Ekuklu, dezenfekte edilmeyen nargilelerin üzerinde birçok mikroorganizmanın kaldığını belirterek, ”Nargileler aracılığıyla enfeksiyonun yayılması söz konusu” dedi.

Ekuklu, yaptığı açıklamada, Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun kapsamında, tütün mamullerinin tüketilmesinin yasaklandığı alanlarda nargilelik tütün mamulü sunumu yapılmaması kararını desteklediğini söyledi.

Nargilenin de bir tütün ürünü olduğunu anlatan Ekuklu, sigaranın zararlarının tamamının nargilede de bulunduğunu, kurşun, çinko gibi ağır metallerin nargilede daha fazla olduğunu aktardı.

Dumanı sudan geçerek kullanıcı kişiye ulaşan nargilenin, tütünün içindeki ağır metaller de dahil olmak üzere zararlı maddeleri nemlendirdiğini söyleyen Ekuklu, şöyle devam etti:
”Bu zararlı maddelerin solunum yollarına yapışıp kalma riski daha fazla. Ama yasaklanmasını olumlu karşılamamızın birinci nedeni nargilenin de tıpkı sigarada olduğu gibi pasif içiciliğin olması. Nargile içilen ortamlarda bulunanlar da bir şekilde dumandan  etkilenmiş oluyorlar ve sigara içenlerle benzer riskleri taşıyorlar.”

”NARGİLE, GENÇLER ARASINDA CAZİP HALE GELİYOR"
Nargilenin, sigaranın kapalı alanlarda yasaklanmasının ardından daha popüler hale geldiğine dikkati çeken Ekuklu, ”nargile kafe” adı verilen şık donanımlı mekanların 18-20 yaş grubu gençler arasında nargileyi cazip hale getirdiğini söyledi.

Prof. Dr. Ekuklu, nargilenin gençler arasında sosyal ifade tarzı haline geldiğini anlatarak, ”Uygulamayla aslında bir nevi üniversite ve lise çağındaki gençler, bu zararlıdan dolaylı biçimde kurtarılıyor” dedi.
Galip Ekuklu, aynı nargilenin, başlığı değiştirilerek farklı kişiler tarafından da kullanılabildiğine işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Kullanımdan sonra herhangi dezenfeksiyondan geçmiyor. Bu yönü çok konuşulmuyor, tartışılmıyor. Nargileler aracılığıyla enfeksiyonun yayılması söz konusu. Nargilenin sıvısı değiştirilmiyor, değiştirilse bile yıkanmıyor. Camda, marpuçta ya da diğer kısımlarında kalan mikroorganizmaların insandan insana bulaşması da söz konusu. Bir başka önemli tarafı da bunun zararsız bir şeymiş gibi gösterilmesi. Onun için nargileyle mücadele daha zor.”

Ekuklu, bir nargilenin yaklaşık 3-4 paket sigaraya karşılık geldiğini, içenlerin onu belirli bir süre içinde tükettiği için çok daha ağır zararlara maruz kaldıklarına dikkati çekti.
Kaynak7gunsaglik.com
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...